Visa’nın kurucusu Dee Hock, sadece bir ödeme sistemi yaratmakla kalmadı, aynı zamanda kaos ve düzen arasındaki mükemmel uyumdan ilham alan bir organizasyon modeli geliştirdi: Kaordik Organizasyon.
Bu yaklaşım, kaosun enerjisini düzenin istikrarıyla birleştirerek kuruluşları daha esnek, yaratıcı ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmayı amaçlar. Modern iş dünyasının hızla değişen koşulları düşünüldüğünde, bu modelin önemi daha da belirgin hale geliyor. Çünkü artık yalnızca geçmişte işe yarayan yöntemlere bağlı kalmak değil, geleceğe yön verecek esnek ve yenilikçi stratejiler geliştirmek gerekiyor.

Özellikle Almanya gibi yapı ve disiplini öne çıkaran bir çalışma kültüründe, bu denge büyük bir fırsat sunuyor. Almanya’nın iş dünyasında disiplin, güvenilirlik ve yapı gibi değerler temel taşlardır. Ancak bu değerler, bazen eski alışkanlıklara fazla bağımlılık ve yeniliklere dirençle sonuçlanabilir. Kaordik Organizasyon modelini benimsemek, bu ikilemi çözmek ve Almanya’nın geleneksel iş yapış biçimini daha yenilikçi hale getirmek için güçlü bir fırsat yaratabilir.

Yenilik ve değişim sadece yeni fikir ve teknolojileri benimsemekle sınırlı değildir. Aynı zamanda eski, verimsiz ve modası geçmiş sistemlerden, süreçlerden ve düşünce biçimlerinden kopmayı da gerektirir. Dee Hock’un felsefesi tam da bu noktada devreye girer: “Zor olan yeni bir şey bulmak değil, kendinizi eskiden kurtarmaktır.” Bu söz, Almanya gibi köklü ve geleneksel süreçlerin hâkim olduğu ülkeler için özellikle anlamlıdır. İş dünyasının yeniliklere yer açabilmesi için, artık sınırlayıcı hale gelen alışkanlıkların ve süreçlerin terk edilmesi gerekiyor.

Burada unlearning felsefesi devreye giriyor: Eskiyi sorgulamak ve yeniyi kucaklamak. Unlearning, alışılmışın dışına çıkmak için gerekli olan cesareti ve kararlılığı temsil eder. Yeni bir şey öğrenmeden önce, eski alışkanlıklarımızı, varsayımlarımızı ve ön yargılarımızı bir kenara bırakmalıyız. Bu, sadece bireyler için değil, organizasyonlar ve iş dünyası için de bir gerekliliktir.

Kaordik örgütlenme ve Almanya’nın geleceği için bazı stratejik çıkarımlar şunlar olabilir:

• Yenilik ve esneklik için alan yaratırken düzenin gücünü korumak: Almanya’nın disiplinli iş kültürü, yenilikçilikle birleştirildiğinde daha güçlü bir rekabet avantajı sunabilir.
• Kaosun belirsizliklerinden korkmayın, onları bir fırsat olarak görün: Belirsizlikler, yeniliklerin ve yaratıcı çözümlerin başlangıç noktasıdır. Kaordik Organizasyon, bu belirsizliklerin yapılandırılmış bir şekilde ele alınmasına olanak tanır.
• Kısıtlayıcı eski alışkanlıklardan kurtulmak ve yeni şeyler için alan yaratmak: Unlearning, bu dönüşüm sürecinde kritik bir araçtır. Eski yöntemlere sıkı sıkıya bağlı kalmak, yeniliğin önündeki en büyük engellerden biridir.

Dee Hock’un dediği gibi:
“Liderlik, kaosun ortasında düzen yaratma sanatıdır.”

Bu yaklaşım, Almanya’daki vergi danışmanlığı sektöründeki değişimi özellikle iyi anlatıyor. Günümüzün vergi danışmanlık firmaları için liderlik, artık sadece düzeni sağlamak değil; aynı zamanda dijitalleşmenin getirdiği kaotik enerjiyi yapılandırılmış, verimli ve müşteri odaklı bir organizasyona dönüştürmek anlamına geliyor.

Vergi danışmanlık sektöründe dijitalleşme ve Kaordik Organizasyon modelinin önemi:

Vergi düzenlemeleri gibi karmaşık ve sürekli değişen bir alanda, dijitalleşme ve otomasyonun sunduğu yenilikler, firmaların esnekliğini artırabilir. Teknoloji, rutin işlerin yükünü hafifletirken, çalışanların stratejik ve yaratıcı alanlara odaklanmasını sağlar. Kaordik Organizasyon modeli, bu teknolojik dönüşümün verimli bir şekilde benimsenmesine ve sürdürülebilirliğe katkı sağlar.

Peki, değişime ayak uydurmak neden bu kadar zor? Değişim, yalnızca fiziksel bir dönüşümü değil, aynı zamanda bir zihniyet değişimini de gerektirir. Bu da zaman alır ve dirençle karşılaşır.

Sizce yeniyi kabullenmenin önündeki en büyük engel nedir?
Değişim ve dönüşümden neden bu kadar yoruluyoruz?

26.12.2024